Fincancı Katırlarını Ürküten Adam!


Siyaset yapmak zor zanaat…
Her babayiğidin harcı değil siyaset yapmak.
Bir defa mangal gibi yürek olacak.
Bir de genlerinizde dürüstlük, doğruluk varsa işiniz daha zor.
Siyaset bilimciler, 10 milyon insanla yapılan araştırmadan çıkan sonucun siyasetçilerin sağlık sisteminde gerçek bir krizi işaret ettiğini söylüyorlar. Bence bu krizi yaşayanlar dürüst siyasetçiler. Çünkü, dürüst olmayan bir başka ifadeyle “kaşarlanmış” diye tabir edilen türlerin yüzüne tükürseniz “yağmur yağıyor” derler.
Dürüst siyasetçiler; siyaseti bir amaç değil araç olarak görürler. Yani halka hizmet etmek için bir araç.
Dürüst olmayanlar ise bunun tam tersi kendi menfaatleri için amaç olarak görürler.
Siyaset yaparken hepsinden önemlisi “fincancı katırlarını da ürkütmeyeceksiniz”
Neden mi?
Korkarlar,
“Bu adam tehlikeli” derler. Yani bileği bükülmez demek.
Bundan dolayıdır ki kafa - kol, eş - ahbap ilişkilerini kullanarak siyasette bir yere gelenler genelde etliye sütlüye dokunmazlar. “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” derler.
Genelde “üç maymunu” oynarlar..
Üç maymun oynamak nedir ? hepimiz biliriz. Görmedim, duymadım, bilmiyorum. Genelde hiçbir şeye karışmamak, bulaşmamak, yorum yapmamak anlamında kullanılır bu söz.
Siyasetçilerin halk gözünde pek itibarları olmaz. Çünkü geçmişten bugüne hep boş vaatlerle halkı avutmuşlardır ve seçimden seçime sahaya inerler.
Seçim bitince onları bulana aşk olsun.
Protokol ziyaretleri ve kabulleri ile keyf ederler. Protokolde olmanın tadını çıkarırlar. Seçim gelince de yüzsüz yüzsüz halkın içine girip oy isterler.
Bu siyasetçi tiplerinin dışına çıkan, daha doğrusu siyasette ezber bozan Şanlıurfalı yiğitleri son birkaç yıldır şükürler olsun ki memleketimizde görmeye başladık.
Bunların başında AK Parti İl Başkanı, benim her zaman “Atom karınca” diye tanımladığım Bahattin Yıldız geliyor.
Son yere seçimlerden önce göreve getirildiğinde çekemeyenler hiçbir kusur bulamayınca “genç” oluşunu eleştiri konusu yaptılar.
Yahu siz reisi hiç dinlemiyor musunuz? Genç diyor, dinamik diyor, halkın içinden diyor, vizyon sahibi diyor….. diyor da diyor…
Bu tanımlamanın hepsine de bizim Atom Karınca birebir uyuyor. Daha derdiniz nedir?
Bir bakıyorsunuz; kentin en ücra ilçesinin en ücra mahallesinde,
Bir bakıyorsunuz; esnafın içinde,
Bir bakıyorsunuz: gecenin bir yarısı sokak sokak gezip, gecenin karanlığında ekmek parası için mücadele edenlerin arasında ve onlarla hasbihal ediyor.
Bir bakıyorsunuz ; halk otobüsünde vatandaşlarla yolculuk ederek onların sorunlarını, beklentilerini ve önerilerini dinliyor.
Bir bakıyorsunuz; Yaşlı bir vatandaşımızla kırk yıllık dost gibi muhabbet ediyor.
Bir bakıyorsunuz; Gençlerle oturmuş memlekete hizmetlere ilişkin beyin fırtınası yapıyor.
Bir bakıyorsunuz; hafta sonunda evinde pijamalarını giyip, televizyonun karşısına oturmak, akraba ziyaretlerine ya da eğlenceye gitmek yerine gitmiş belediyelerin açtığı spor kurslarına katılan çocuklarla maç yapıyor. Çocukla çocuk oluyor. O çocukların yüzlerindeki ışıltıyı tahmin edebiliyor musunuz?
Ama bu uysal, beyefendi, sempatik ve yüreklere dokunan bu adam devlete ya da millete yönelik en ufak tehditte, kendisi ya da partisinin herhangi bir mensubuna yapılan haksızlıkta da “ejderha” kesilmeyi biliyor.
O naif adam gidiyor, yerine sözleriyle adamı linç eden, gözü kara adam geliyor.
Makam koltuğunda oturup gelsin çaylar, gitsin kahveler yapmak yerine bir yandan yarın seçim varmış gibi çalışan diğer yandan memleketin sorunlarına çözüm arayan, Ankara’yı adeta su yolu eden bu adamın yaptıkları iyi has da “fincancı katırlarını da ürkütüyor”….
Ne demek fincancı katırlarını ürkütmek? “kızdırılmaması gereken kişilere zararı dokunacak, onların hoşuna gitmeyecek bir davranışta bulunmak”
Siyaset arenasında çok dolandığım için biliyorum ki; aynı parti içindeki “çekememezlik” rakip partiler arasında bile yok.
Neden ürküyor fincancı katırları?
Onun gibi olamayanlar kıskanıyor. Ama baş edemeyeceklerini bildikleri için de bükemedikleri bileği öpmek zorunda kalıyorlar.
Değerli hemşerilerim;
Böylesine siyasette ezber bozan yiğitlere sahip çıkalım. Atom Karnıca’ya, benim “Urfa Yiğidi” dediğim Haliliye Belediye Başkanı Mehmet Canpolat’a, naif ve beyefendi kişiliği ile tüm belediyeleri kucaklayan Büyükşehir Belediye Başkanı Zeynel Abidin Beyazgül’e ve adını sayamadığım dürüst siyasetçilere sahip çıkalım.
Onlara sahip çıkmamız, memleketimize hizmet olarak dönecektir.
Varsa kusurları onları da yazalım çizelim ama elimizi de vicdanımıza koyalım.
Kalın sağlıcakla
İsmail ÇÖLKESEN