Sadece Türkiye’nin değil dünyanın sorunu işsizlik.
Yapılan istatistikler neredeyse her 4 üniversite mezunundan bir tanesinin işsiz olduğunu gösteriyor.
Üniversite diploması neredeyse işsizlik sertifikası haline gelmiş.
Avrupa ülkelerinde okumaya meyilli olmayanlar zanaata yönlendirliyor.
Meslek liselerine tercih yüzde 70’leri bulurken, bizde bunun tam tersi genel lise takıntısı var.
Meslek liselerine kayıt oranı genel liselere kayıtların çok gerisinde.
Peki neden bu ısrar…
Çocuklarımızda okuma isteği yoksa o zaman neden koluna altın bilezik takmıyoruz?
Geçtiğimiz günlerde GESEM yani Geleneksel El Sanatlarımızı Geliştirme Merkezi’ni ziyaret ettim.
Bu ziyarette tanık olduğum güzellikleri de siz değerli okurlarımla paylaşmak istedim.
Haliliye Belediyemiz sadece yolla, kanalizasyonla, temizlik gibi rutin işlerle uğraşmıyor. Bir yandan sosyal belediyecilikte tarih yazarken, diğer yandan da kültürümüze sahip çıkıyor.
Helal olsun sana Haliliye Belediye Başkanı Mehmet Canpolat, nam- diğer “Urfa Yiğidi”….
Mehmet Canpolat, geleneksel el sanatlarının bir milletin kültürünü yansıtan milli değerler olduğunu, bu nedenle kültürel değerlere sahip çıkmayı asli görevleri olarak kabul ettiklerini söylüyor.
Şapka çıkartırım bu söze.
Yine bir yiğitlik yapmış ve bu merkezi memleketimize kazandırmış. Ve bu merkezi de çalışmalarını çok yakından takip ettiğim değerli Başkan Yardımcılarından İbrahim Halil Kaya’ya teslim etmiş. O da canla başla bu merkezin amacına uygun hizmetler üretmesi için çaba sarf ediyor.
Zaten bizim Urfa Yiğidi, hangi görevi kime vereceğini çok iyi biliyor.
Ekibini sağlam tutmuş.
Ekip deyip geçmeyin.
Bir ekip başkanı rezil de eder vezir de.
Bakıyorum da Haliliye Belediyesi’nin tüm başkan yardımcıları işinin ehli insanlar.
Sırtında dağıtılacak malzeme yüreğinde halk sevgisi, fakir fukara babası Mehmet Erol. Ali Doğan, Mehmet Emin Aslan, Mehmet Aslan, Hamdi Kaysı, Mehmet Açanal, İhan Ağcan...
Hepsi canla başla bir sorumluluk alanlarındaki işleri layıkıyla yerine getiriyor.
Gelelim merkezde gördüklerime;
Bu merkezi gezip de duygulanmamak mümkün mü?
GESEM’in o buram buram tarih kokan binasına girerken duyduğum dokuma tezgahı sesleri, kalay sesleri, şıkır şıkır geleneksel tesbihlerimiz; geçmişimizi günümüze taşıyordu.
Sanki zaman tünelinde yolculuğa çıktığımı hissettim.
Urfa’mızın geleneksel el sanatlarından olan Çulhacılık (bez dokuma), Ahşap Oymacılığı, Tesbihçilik ve Bakırcılık mesleklerinin tarih olmasına burada izin verilmiyor.
El becerileri ve ustalıkları sebebiyle tarih boyunca önemli bir yere sahip olan zanaatkârların sayısı, seri üretimin bu denli arttığı teknolojinin baş döndürücü hızla herşeyi makineleştirdiği günümüzde ne yazık ki azalmıştır.
Bu nedenle Haliliye Belediyesi burada bir taşla iki kuş vuruluyor aslında.
Hem kültürümüzün gelecek kuşaklara aslını bozmadan aktarılması sağlanıyor, hem de zanaat öğrenmek isteyenlere imkan sunuluyor.
Bu meslek dalının bir elin parmaklarını geçmeyecek sayıdaki ustaları, yeni ustalar yetiştiriyor.
Bu el sanatlarımız kadim kentimizin bizim kültürümüzü yansıtıyor.
Her şey o kadar güzeldi ki bu tarih kokan mekandan çıkmak istemedim.
Merkezi gezerken o eli öpülesi ustalarımızın yanında daha fazla çırak olmalı diye düşündüm.
Madem bu kadar işsizlik var, o sokakta boş gezen çocuklarımız, gençlerimiz burada neden zanaat öğrenmesinler diye düşündüm.
Alın size fırsat. Alın size makine, teçhizat, malzeme… Ne isterseniz var. Tüm imkanlar sunulmuş.
Zanaat, sermayeden çok nitelikli emeğe dayalı; öğrenimin yanı sıra el becerisi ve ustalık gerektirir.
İşte bu ustalığı öğrenmek için Haliliye Belediyesi bir fırsat sunuyor.
Unutmayalım ki; Atalarımızın dediği gibi zanaat demek koldaki altın bileziktir.
Kalın sağlıcakla
İsmail ÇÖLKESEN
--