Gözünü sevdiğim Medeni Kanun!



Veraset, miras ve evlilik gibi konulara getirilen yasal düzenlemeleri kapsayan Medeni Kanun ile ilgili öğrendiğim bir konuyu değerli okurlarımla, özellikle de hemcinslerimle paylaşma ihtiyacı duydum.
Neden mi? Kimse kimseye elindeki nikah cüzdanını tehdit aracı olarak kullanmasın diye.
Çevremde bu konudaki sohbetleri oldukça sık duymaya başlayınca, bir araştırma yapıp hem kendim bilgilendim, hem de bunları herkes bilsin diye paylaşmak istedim.
Evliliği sıradan hale gelen, hatta bazıları için çekilmez olan, bir ömür boyu diye nikah defterine imza attığı hayat arkadaşı ile mutluluğu bulamayınca bu mutluluğu dışarda arayanlar elbette oldukça fazla.
Kimisi gizli kapaklı yaşıyor, kimisi de basıyor imam nikahını “ikinci eşim” diye koluna takıp geziyor.
Hatta üçüncü, dördüncü evliliğini yapanlar da yok değil.
Herkesin kendi tercihidir buna sözüm yok. Ancak, nikah defterini elinde bulunduran eş bunu bir tehdit unsuru olarak görüyorsa buna sözüm olur.
Zaten bırakın benim sözümü Medeni Kanun da tehditle yaklaşan kadınların tuzaklarını yutmuyor.
İşte o yüzden diyorum ki; Gözünü Sevdiğim Medeni Kanun….
Şimdi neler oluyor? diye soracak olursanız.
Kadın aldatıldığını öğrendiğinde bunu çeşitli nedenlerle sineye çekiyor.
Sonra menfaatleri söz konusu olduğunda aylar sonra, hatta yıllar sonra bu durumu tehdit aracı olarak kullabiliyor.
“Zina davası açarım, tazminat davası açarım, çocuklarımın yüzünü göremezsin” Vs… vs…. tehdit üstüne tehditler savuruyor.
Madem çok onurlu bir kadındın ilk duyduğunda neden gidip mahkemeye zina davası açmadın? Onurun, gururun, haysiyetin şimdi mi aklına geldi? Diye sormazlar mı insana.
İşte Medeni Kanun bunu soruyor.
Ya da şöyle bir şey oluyor; kadın önce eşinin başka kadınlara gitmesini affediyor, sonra gel barışalım diyor. İşte bu durum da erkek tarafından mesajlarla kanıtlandığında kadın kazdığı kuyuya kendisi düşüyor.
Nasıl mı aynen şöyle diyor yasa;
Eşlerden biri aldatırsa, diğer eşin aldatma (zina) olgusunu öğrenmesinden itibaren 6 ay içinde boşanma davası açma hakkı vardır.
Boşanma sebebi daha geç öğrenilse bile, zina (aldatma) nedeniyle boşanma davası açma süresi, aldatma fiilinin işlenmesinden itibaren 5 yıl geçmekle zaman aşımına uğrar.
Zinayı affetme ise eşin dava açma hakkını ortadan kaldırıyor.
Affetme, sözlü veya yazılı olabileceği gibi eşler arasında sergilenen davranışlarla da anlaşılabiliyor.
Örneğin; eşi kendisini aldatmasına rağmen, “ne yaptıysan yaptın, lütfen evine dön” şeklinde mesajla eve dönen diğer eş affedilmiş kabul ediliyor. Bu durumda da dava açma ya da tazminat isteme hakkı kalmıyor.
Bir diğer sık karşılaşılan konu ise kadının, eşinin evine bakmadığını iddia etmesi.
Kadın çalışmıyor, “Eşim bana ve çocuklarına bakmıyor, bize ailem bakıyor” diyor.
Halbuki adamın elinde çocuklarını gönderdiği kolejin ödeme makbuzları var.
Bu durumda da kadının foyasını yine Medeni Kanun hükümleri ortaya çıkarıyor.
Bir diğer önemli konu ise aldatıldığını iddia eden eşin bunu ispatlama yöntemi.
Eşler aldatma olgusunu her somut olayın özelliklerine göre çeşitli delil araçlarıyla ispatlamak zorunda.
Bu delil araçları şunlardır:
Tanık beyanları,
Telefon görüşme kayıtları veya içerikleri, mesajlar, whatssap içerikleri vb.
Aldatma olgusunu ispatlamak amacıyla bir kereye mahsus yapılmış ses kaydı,
Sosyal medya içerikleri (instagram, facebook, twitter vb.),
Uçak veya otel kayıtları, güvenlik kamerası görüntüleri,
Fotoğraflar, video kayıtları vb. her türlü delil,
Ancak, burada önemli bir husus daha var.
Söz konusu ispat araçlarının hukuka uygun şekilde elde edilmiş olması büyük önem taşıyor.
Özetle diyeceğim şu ki; tehditle, şantajla, hileyle bir erkeği baskı altında tutmaya çalışan kadının fendini Medeni Kanun yeniyor. Bilesiniz istedim.
Kalın sağlıcakla
İsmail ÇÖLKESEN