Hukuk İş Başında, Muhalefet Algı Peşinde!

Algı Siyaseti!
Son günlerde, bazı belediyelere yönelik yapılan adli operasyonlar kamuoyunun gündeminde önemli bir yer tutuyor. Ancak bu operasyonların amacı ve dayanağı üzerinden yürütülen tartışmalarda, gerçekler çoğu zaman çarpıtılıyor, siyasi manipülasyonlara zemin hazırlanıyor. Özellikle bazı muhalefet temsilcilerinin, bu süreci AK Parti’ye yönelik sistematik bir suçlama kampanyasına dönüştürmesi, kamuoyunu yanıltmakla kalmıyor, aynı zamanda demokratik tartışma zeminini de zehirliyor.

Oysa unutulmamalıdır ki; bu soruşturmalar, herhangi bir siyasi partinin keyfi yönlendirmesiyle değil, bizzat o belediyelerle iş yapan kişilerin açık itirafları ve somut deliller üzerinden başlatılmıştır. Şayet bir şahıs, kamu kaynaklarının nasıl usulsüz kullanıldığını, hangi yolsuzlukların yaşandığını belgeleriyle ortaya koyuyorsa, devletin ilgili kurumlarının bu beyanları dikkate alarak harekete geçmesi zaten yasal bir yükümlülüktür. Hukukun üstünlüğü ilkesi, bu tür durumlarda sessiz kalmayı değil, delil temelli işlem yapmayı gerektirir.

Bu noktada, muhalefet liderlerinin ve siyasi temsilcilerin söyledikleri her sözün toplumda nasıl bir karşılık bulacağını hesap ederek hareket etmeleri elzemdir. Çünkü halkı yanlış yönlendirmek sadece etik bir sorun değil, aynı zamanda hukuki sonuçları da olan ciddi bir sorumluluktur. Özellikle de soruşturma süreci hâlen devam eden bir konuda, yargının işleyişine gölge düşürecek açıklamalardan kaçınmak gerekir. Aksi takdirde, toplumsal kutuplaşma daha da derinleşir; güven duygusu zedelenir.

AK Parti hükümetinin durduk yere herhangi bir belediyeye operasyon yaptığı yönündeki iddialar, hakikatin değil, algının ürünüdür. Gelen ihbarların, kamuya yansıyan itirafların ve belgelerin hukuk normları içinde değerlendirilmesi, çağdaş bir hukuk devletinde olağan bir süreçtir. Nitekim bu adımlar, hiçbir siyasi ayrım gözetilmeksizin, sadece kamu yararı ve adalet duygusu çerçevesinde atılmaktadır.

Elbette her soruşturma yargı süreciyle nihai sonuca ulaşacaktır. Ancak bu süreç tamamlanmadan, peşin hükümlerle yapılan açıklamalar sadece adaleti değil, toplumsal huzuru da sabote eder. Bu nedenle herkesin, özellikle de siyasetçilerin söylemlerinde daha hassas ve sorumlu davranması gerekir.

Sonuç olarak; ortada bir yargı süreci varsa, herkesin önce buna saygı göstermesi, sonra da hukukun neticelerini beklemesi gerekir. Algıların değil, belgelerin konuştuğu bir düzende yaşıyoruz. Bu yüzden, yapılan eleştirilerin içeriği kadar niyeti de önemlidir. Siyasi değil, hukuki zeminde ilerleyen bu süreci çarpıtmaya çalışanlara karşı takdiri kamuoyunun vicdanına bırakıyorum.

Kalın sağlıcakla
İsmail ÇÖLKESEN