ZAYIFLIĞIN ZAYIFLIĞI

“Zayıf kişiliklerin en nefret ettiği şey zayıflıktır; bu yüzden zayıflar zayıflara merhamet etmezler” der Cündioğlu.

Zayıflık tüm olumsuzlukların ittifak kurduğu sonuçların toplamıdır. 

Canlılar dünyasının içinde barındırdığı ölüm-kalım sistematizasyonu bağlamında bir gereklilik olan zayıflık-güçlülük istemlerinin kendi içinde arz-talep grafiği olarak güce hayranlık beslemesi aynı doğrultuda zayıflığa nefret duyması kendini güce beğendirme refleksi olarak karşımıza çıkar. 

Bu beğenme refleksinde Cündioğlu şu tespiti yapar:

“İnsanın güç gösterilerinin ardındaki neden kudret taşkınlığından çok iktidarsızlıktır”

Burada ontolojik savunma refleksi olarak güç gösterileri karşı tarafın algısını yönetmeye ya da aldatmaya dönüktür. 

Çünkü sebeplerin oluşturduğu sonuç olarak zayıflık kendi bağlamından sıyrılarak savunma mekanizmasını oluşturacak ve güçlünün davranışlarını modelleyerek kendini güçlü hissettirecek…

Her ne sebeple olursa olsun zayıflar zayıfları ezmeye çalışır ve birlik oluşturamazlar. Bu yüzden güçlüler zayıfları kolaylıkla kendi yörüngesine çeker ve istediği gibi evirip çevirirler. 

Psikopatolojik bir vakıa zayıflık kabullenilmişse onun yönetilmeye bile ihtiyacı kalmamıştır. “Devenin başındaki ipi çeken ve istediği yere götüren fare” metaforunda olduğu gibi zayıflık öğrenilmiş çaresizlik skalasında ise en küçük bir güç iradesine bile karşı koyacak karşı iradeyi bulamayacaktır ve bu psikolojik durumun rağbet edilesi tarafı kalmamıştır. Acırken bile kerih bir tiksintinin dışlayıcılığı yüzüne çarpacaktır.

Kabullenilemeyen bir zayıflık var ve kendini güçlüler safında görmeye çalışanlar güçlülerin oyuncağı olmaktan kurtulamazlar. 

Halbuki bilinmesi gereken şey zayıflığın bir sonuç oluşudur ve insan bazen iradi mobilizasyon ve mücadele sonucunda bu sonucu değiştirebilir. Ancak bazı zayıflıklar var ki başka iradelere bağlıdır ve onların güce erişmesi güçlülerin işine gelmez ve güçlenmesi engellenir. Kimi zayıfların durumu ise öğrenilmiş çaresizlik eksenindedir ve kehanet gerçekleşmiştir. Geri dönüşsüz çukurdan hiçbir zaman kurtulamaz. 

Aristotales’in mottosunu anma vaktidir:

“Zayıflar, daima adalet ve eşitlik ister, halbuki bunlar güçlülerin umurunda bile değildir”

Evrensel hukuk formasyonlarının ve hak dinlerin kutsal metinlerinde zayıfların korunması hassasiyetle yerini almıştır.

“Hayat şartları sizinkinden daha aşağı olanlara bakınız; sizden daha iyi olanlara bakmayınız. Bu, Allah’ın üzerinizdeki nimetleri hor görmemenize daha uygun bir davranıştır.” Hadis-i Şerif

“Dini yalanlayanı gördün mü? İşte o, yetimi itip kakandır. Yoksulu doyurmaya da teşvik etmez.” Maun Suresi

Dinimiz ve önceki hak dinler yoksulu doyurmamızı, düşküne yardım etmemizi, garibana el açmamızı ve kendimizden üsttekilere değil alttakilere bakmamızı salıklar. 

Eğer gerçekten İslam dini toplumda güzel bir şekilde yaşansa İslam toplumunun içinde bulunduğu bu zayıflık ve maalesef barbarlık olmayacak ve yanlış kulvarlarda dolaşılmayacak… 

Zayıfları zayıflara kırdırma olmayacak ve Müslümanlar imrenilesi ve rağbet edilesi dertlere derman bir hayatı yaşayacaklar. 

Bunu istemeyenlerin işine de geliyor içinde yüzdüğümüz cehalet…

İnşallah uyanış gerçekleşir.