ŞANLIURFA’NIN YARDIM MELEĞİ: AYŞE EKİNCİ

Eyyübiye Belediye Başkanı Mehmet Ekinci’nin eşi Ayşe Ekinci, eşini, ailesini ve sosyal sorumluluk projelerini ruhahaber.com’a anlattı

Röportaj; İsmail ÇÖLKESEN

Sosyal sorumluluk adına yürüttüğü projelerle Şanlıurfalıların kalbine giren Şanlıurfa’nın Eyyübiye İlçesi Belediye Başkanı Mehmet Ekinci’nin eşi Ayşe Ekinci, “Umut Masası”yla ihtiyaç sahiplerine umut olmaya devam ediyor.

Eşi belediye başkanı seçildikten sonra “başkan eşi” olarak evde oturmak yerine bir şeylerin ucundan tutmayı seçen Ayşe Ekinci, nerede bir ihtiyaç sahibi varsa onun yardımına koşuyor. Çeşitli kurslarla kadınların sosyal yaşama adapte olmalarını sağlayan Ayşe Ekinci, zengin ile fakir arasında bir köprü vazifesi gören “Umut Masası”yla, hayırsever vatandaşların bağışlarını ihtiyacı olanlara ulaştırıyor.

Yaptığı güzel işlerle kısa sürede insanların gönlünü kazanan “Şanlıurfa’nın yardım meleği” Ayşe Ekinci, ruhahaber.com’a konuştu. Gazeteci İsmail Çölkesen’in sorularını içtenlikle yanıtlayan Ekinci, eşini, ailesini ve yürüttüğü sosyal sorumluluk projelerini anlattı. Ayşe Ekinci, eşine olan sevgisini, aşkını anlatırken, zaman zaman gözyaşlarını tutamadı.

 

 

Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz? Ayşe Ekinci kimdir?

Ben, 4 çocuklu bir ailenin en küçük çocuğuyum. Babam emekli astsubay, annem ev hanımı. İzmir doğumluyum, ama aslen Urfalıyız.

 

Eşinizle nasıl tanıştınız? Bize eşinizi anlatır mısınız?  

EŞİME SAYGI DUYUYORUM

Eşimle bir düğünde tanıştık. Daha sonra kısmet oldu evlendik. Yine kısmet oldu memleketimize döndük. Allah bizlere güzel yollar nasip etti. Eşim başkan olmadan önce de ben hep söylerdim; eşime düşkünlüğüm sadece sevgimle alakalı değil, ilk başta saygıyla alakalıdır. Hayatımın her döneminde, onun daha şu ana kadar hiç kimse hakkında kötü konuştuğunu duymadım. Ben hatta bazen zorlarım, ‘artık bir şey söyle’ diyerek, ama ağzından hiçbir şey çıkmaz. Ben ona ‘sen bir meleksin’ diyorum bazen.

Allahım beni ondan sonraya bırakmasın. Onunla gurur duyuyorum. Rabbim ona çok güzel bir sabır vermiş. Allah onu ve hiç kimseyi sınanacak duruma getirmesin. Ben bu dünyayı geçici bir dünya olarak görüyorum. Yaşadıklarımdan dersler çıkardım. Annem bana hep ‘Evine gelen misafire gözünü dar etme, gönlün sığdığı yere köy sığar’ derdi.

 

Kendi hikayenizden bahseder misiniz? 

Kendi hayat hikayeme girmeden, biraz bir şeyler söylemek istiyorum. Hayır söyle ya da sus. Bu çok büyük bir söz. Herkesin bildiği, belki yanlış anladığı, belki uygulayamadığı. Ben hayatı eşimden böyle öğrendim. Fevri bir insanım. Hak ihlaline gelemiyorum. O konuda hiç sınırlarım yok. Hiç tanımadığım bir insanın bile hakkını savunmak için elimden geleni yaparım. Çok iyi bir anne miyim? Etrafımdakiler öyle görüyor, ama ben kendimde eksiklikler buluyorum. Mükemmeliyetçi olmak bazen mükemmelsizliği getirir. Çünkü hata yapma oranı daha kolay oluyor.

Allah bizlere bir görev verdi. Ben eşime verilen bu makamı kendi ve çocuklarım dahil, emanet olarak görüyorum hakkını vermek için de bir şeyler yapıyoruz.

 

Eşiniz belediye başkanlığına aday olacağını söylediğinde ilk tepkiniz ne oldu?  

Eşim ilk aday olacağını söylediği zaman ben çok karşı çıktım. ‘Olmasın’ diye çok yüklendim. ‘Siyaset çok farklı bir şey’ dedim. Sonra nasip oldu, ‘Bismillah’ dedik ve içine girdik. Çok stresli geçti. Eşim o sürede hep Ankara’daydı. Biz çocuklarımla sabırla bekliyorduk. Siyaset bilmediğim bir alandı. Eşim koşturuyordu, en fazla insana nasıl ulaşabilirim diye. Onun bir hedefi vardı, ama benim bir hedefim yoktu. Ben evcilik oyunu gibi başladım. Eşimin ailesi de buna karşı çıktı. Biz onu anlayamadık, hala da anlamaya çalışıyoruz. Ben ev sorunlarına, çocuklarıma kafa yorarken eşim her şeye nasıl yetişiyordu anlamıyordum. İlk başladığında çok hevesliydim, sonra bıraktım, daha sonra tekrar başladım. Burası bir pencereymiş, nasıl bakarsan öyle olurmuş. Çok yoğun bir tempo içindeydik. O günden beri ayaktayız.

 

Evde çocuklarınıza annelik yaparken belediye başkanı eşi oldunuz, sorumluluklarınız daha da arttı. Eşiniz başkan seçildikten sonraki süreçte neler yaşadınız? 

Neyi, nasıl yapacağımı bilmiyordum, ama Allah bir yol çizdi ve o yolda ilerledik. İlk önceleri bir şeyler alıp, mahallere gidip, evleri gezmeye başladık.   ilçeyi gezdikçe işin boyutunun farkına vardım. Eyyübiye çok yoksul bir ilçe. Benim amacım yardımın hiç uğramadığı insanlara ulaşmak. Bu, dünyanın her yerinde böyle olmalı aslında.

 

“Umut Masası”yla insanlara umut oluyorsunuz. Bu fikir nereden çıktı, nasıl başladı? 

Benim bir şeyler yapmam lazımdı. Eşimin yanında sadece oturan bir kadın olmamalıydım. Bana verilmemiş bir unvanı sürdürmeye çalışıyormuş gibiydim. Bir gün bir televizyon programında birden “ben Umut Masası hazırlıyorum” dedim, hiçbir hazırlığım yokken. Sonra baktım arkası geldi. Herkes sahip çıktı. Bunu resmileştirdik. Güzel bir ekip, aile olduk. Herkesin görevi kendiliğinden oluştu. Mutlulukla başladık, götürdüğümüz eşyalar herkese umut oldu.

“Umut Masası”nda işler nasıl yürüyor? Kurslar dışında neler yapıyorsunuz?

İlk olarak yardım edilecekler ile yardım edebilecekleri tespit ettik. Bunları bir sıraya koyduk. Buna önce çevremizden, komşularımızdan başladık. Her bağışçıya bir numara verdik. Bağışçılardan topladığımız gıda paketi, battaniye, kıyafet vb. ihtiyaç maddelerini tespit ettiğimiz ihtiyaç sahiplerine dağıtmaya başladık. Hayırseverlerle ihtiyaç sahipleri arasında bir köprü olduk.

 

Bir kadın olarak, kadınlara yönelik neler yaptınız?
Toplantılar düzenleyerek, kadınlarımızı AK Parti’nin reformlarından haberdar ettik. Yaşlılık maşı, dul maaşı, hamilelere verilen maaş, süt parası vb. konularda kadınlarımızı bilgilendirdik. Mutlu kadın; mutlu aile, mutlu çocuk, mutlu eş demektir. Hükümetimizin sosyal devlet anlamında yaptığı sayısız hizmetler var. Bu konuda halkı ne kadar çok bilgilendirirsek bu projeler o kadar yerini bulur. Mutlu bir ailede büyüyen çocuk hayatının her alanında başarılı olacaktır. Kadınlar çocuklarına düşkün olmalı, ne yaptığından haberdar olmalı. Çünkü ailedeki düzen çocuğun her hareketine yansıyor. Çocuk anneden babadan ne görürse onu yapar. Şeytan kadından korkarmış. Kadının gücü çok büyüktür, tabi ki o gücü kullanmayı bilirsen.

 

Şanlıurfa’da, çalışan kadın çok az. Bu biraz da geniş aile yapısından kaynaklanıyor. Bununla ilgili siz neler düşünüyorsunuz?

Buna yönelik projelerimiz var. Kadınlara yönelik İŞKUR’un da desteği ile projeler yürütüyoruz.   Bu sayede bir zanaatı oluyor, bu sayede bir şeyler yapmaya çalışıyorlar. Bizim 4 tane Kadın Destek Merkezimiz var. Kuaförlük eğitimi veren bir arkadaşımız var, kreş öğretmenimiz var, dikiş öğretmenimiz var ve kadınlar orada zaman geçirebiliyorlar. Sergimiz var, senenin sonunda orada yaptıklarını sunuyorlar. Kadınlara ve çocuklara yeni umutlar sağladık. Bize ulaşıyorlar, arıyorlar ve hemen elimizden geleni yapıyoruz. Engelli vatandaşlarımıza 168 akülü araba ulaştırdık. Sadece Şanlıurfa genelinde değil, Adana’ya, Mersin’e kadar ulaştık. Biz bunları övünmek için değil, insanları teşvik etmek için anlatıyoruz. Havalı yatak, klima gibi yardımlarımız oldu. Fırsat buldukça değil, fırsat yaratıp gidiyoruz.

 

 

Eşiniz belediyenin asli görevlerini yerine getirirken, siz sosyal sorumluluk projelerini yürütüyorsunuz. Sosyal belediyecilik adına bugüne kadar neler yaptınız? 

Belediyemizin yaptığı bir sürü sosyal proje var. Örneğin; ahşap atölyesi kurduk.  Kreş ortamı sağladık. Birer saat süreyle anneler kendi çocuklarına kendileri sahip çıktı. Telkari, hat sanatı, diksiyon başta olmak üzere birçok kurs açtık. Okula giden çocuklar için bir proje yaptık. “Benim Evim Okulum Projesi”. Onlara kendi bünyemizde öğretmenler sağladık, yardımcı olduk ve bu projeyle ödül aldık. Engelli çocuklar için bir park yaptık,” Çevrecilik Ödülü” aldık. Biz yaptığımız işten memnunuz. Çok yol aldık, önümüzde daha 2.5 sene var. Sosyal belediyecilik kavramını çok iyi kullandık. Eşimden uzak kalmamak için

Bu işlere girdim. Bir kadın eşinin yaptığı işten şikayet etmemeli. “Kendi adınıza böyle bir şey yapar mısınız?” deseniz, ben bir Mehmet Ekinci değilim ve yapamam. Allah beni onun kanatları altında yaşatsın. Yaptığım her şey önce Allah rızası, sonra eşimden takdir almak içindir.

 

Eşinizden bahsederken gözleriniz doluyor. Belediye Başkanı Mehmet Ekinci’yi tanıyoruz, bize evdeki Mehmet Ekinci’yi anlatır mısınız?

Kimi insanlar bizim sevgimizi abartılı bulur. Bizim ama eşim hepimize çok düşkün ve ona hayran olmamak mümkün değil. Mutfakta çörek otuyla çayı ayırt edemez. Bir gün evde çam demlemek isterken çörek otunu demlemeye çalışmış.  Ama mükemmel üstü bir babadır. Çocuk deyince akan sular durur. İş arkadaşları da ona çok düşkünler.

 

 

“Başlangıçta siyasete girerken eşinize hep engel olduğunuzu söylemiştiniz” Şimdi  iyi ki bu işe girmiş, belediye başkanı olmuş diyor musunuz?

 

Ben buna tebliğ görevi olarak baktığım için onun yaptıklarını düşündükçe yoruluyorum. Ama diğer taraftan da çok şükür diyorum. Bu görevler bizlere vesiledir. İyi ki olmuş. İçindeki bu enerjiyi, sevgiyi doğru bir kanaldan kullanıyor. “İyilik yap denize at, balık bilmezse Halik bilir” demiş atalarımız. İnsan, insanın aynasıdır. Bu yüzden Allah her zaman iyilerle karşılaştırsın.

Allahım nefes verdikçe Mehmet Ekinci’nin eşi olarak onun hep yanında destekçisi olacağım. Onu hak etmek, ondan övgü olmak benim en büyük mutluluğum.